BLOG

OTİZM NEDİR?

Otizm; erken çocukluk çağlarında belirtilerin gözlendiği önemli bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Otizme dair belirtiler bazı çocuklarda gelişim basamaklarının erken dönemlerinde başlarken, bazı çocuklarda öncelikle normal seyreden gelişimde gerileme veya aksaklıklar olur. Otizm şüphesi çocuğun konuşmasının gecikmesi veya etrafa ilgisiz, tepkisiz olması ile ortaya çıkar.
Otizmde görülen belirtiler arasında duyusal problemler belirgindir. Duyusal problemler bireyin çevre ile uyumunu azaltmaktadır. Bireyin hayata olan adaptasyonunu azaltmaktadır. Örneğin; yüksek sese karşı duyarlılık, dokunma hassasiyeti, ışığa karşı duyarlılık, derinlik problemleri, denge ile ilgi problemler gibi problemler bireyin gelişmesiyle birlikte değişen sosyal düzendeki problemlerini arttırarak devam ettirmektedir.

Otizm, Otizm Spektrum Bozuklukları ya da eski adıyla Yaygın Gelişimsel Bozukluklar şeklinde isimlendirilen önemli bir bozukluktur.

Otizm Belirtileri Nelerdir?
Otizm Spektrum Bozukluğunun temelde iki ana belirti grubu vardır:

1.Sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde gerilikler
• İnsanlara ya da akranlarına ilgi göstermeme ya da azilgi gösterme,

• Kendi halinde olma, seslenince bakmama, Parmak ucunda yürüme,

• Yaşına uygun konuşmanın başlamasında gecikme ya da başlayan konuşmada durma, gerileme, konuşsa bile konuşmayı sosyal etkileşimde kullanmaması, söyleneni tekrarlaması, zamirleri ters kullanması (ben yerine o).

  1. Tekrarlayıcı ve sınırlı ilgi alanı, davranış ve etkinlikler
    • Basmakalıp ve tekrarlayıcı hareketler (kendi etrafında

dönme, sallanma, kanat çırpma),

• Rutinlerine aşırı bağlılık, değişikliklere tepki gösterme,

• Bazı ses, koku ve tatlara aşırı hassasiyet gösterme.
Otizm Nasıl Tedavi Edilir?
Otizm rahatsızlığı tanı sonrası, aile otizm ile ilgili bilgilendirilir ve çocuk en kısa zamanda uygun eğitim programına yönlendirilir.
Bireysel eğitimin yanında uygun yaşta konuşma eğitimi ve duyu bütünleme terapisi önerilen yöntemler arasındadır. Ailenin eğitim programına katılması ve çocuğu eğitim dışındaki zamanlarda da sosyal-duygusal alanda desteklemeleri önemlidir.

Otizm’ in temel belirtilerine etkili bir ilaç tedavisi henüz bulunmamıştır. Ancak otizmi olan çocukların bir kısmında eşlik eden dikkat eksikliği, davranış sorunları, uyku problemleri, öfke kontrolünde problemler nedeniyle ilaç tedavisi gerekli olabilir.
Otizm tedavisi yıllar boyunca devam etmesi gereken bir bozukluktur, bu nedenle ailenin otizm konusunda bilgilenmesi son derece önemlidir. Az sayıda olguda kısa süreli ve erken başlanan eğitimle tanının tamamen yok olduğu saptanmıştır. Büyük kısmında uzun yıllar eğitimin devamı gereklidir. Çocuğun zekasının normal olması, belirtilerin hafif olması ve 6 yaştan önce konuşma becerisinin gelişmesi iyi prognostik belirleyicilerdir. Bilimsel çalışmalarda diyet tedavisi, hiperbarik oksijen tedavisi, ağır metalden arındırma ve nörofeedback gibi yöntemlerin etkinliğinin olmadığı saptanmıştır.
Otizm Tanısı Nasıl Konur?
Otizm tanısı yapılan bir kan-idrar tahlili ya da beyin görüntüleme yöntemi ile konulamaz, yani tanı koymada kullanılabilecek bir biyolojik marker yoktur. Tanı klinik gözlem ve davranışsal özelliklere göre konur. Otizm genellikle 2 yaş civarında belirtiler gözlenmeye başlar ve tanı konabilir. Ancak iyi bir klinik gözlem ile 1 yaşındaki çocukta bile belirtiler saptanabilir. Otizmi bebek anne karnındayken saptamak mümkün değildir.
Aileler Otizm Konusunda Nelere Dikkat Etmelidir?
Aile için işaret sayılabilecek bazı belirtiler:

6-9 ay arası bebeklerde;
Babıldamanın olmayışı ya da akranlara göre çıkardığı ses çeşidinin az olması
Bakımverenin sesine ve yüzüne ilginin az olması
Göz temasının ve karşılıklı gülümsemenin olmaması
İsmine bakmama
Kucağa alınma ve başka insanlarla oynama beklentisinin olmaması
Bazı objelere veya parçalarına aşırı ve atipik ilgi (objeleri tuhaf biçimde göze yakın tutarak inceleme)
Otizmi olan çocukların %20-47’sinde normal gelişimin ardından 1 yaşından sonra gerileme başlar.

Aileler için kırmızı bayrak sayılabilecek belirtiler:

1 yaş sonrası:
Gülümsemenize yanıt vermemesi
Konuştuğunuzda yüzünüze bakmaması ya da az bakması
Nesneleri işaret ederek göstermemesi
Oyuncağını getirip birlikte oynama isteği göstermemesi
Etkileşime girmeye isteksiz olması
Taklit oyunlarının ya da “miş” gibi oyunların olmaması (bebeğine yemek yedirme, ayıcığını sallayarak uyutmaya çalışma)
1 yaşında kelime çıkarmaya, 2 yaş civarı iki kelimeli cümle kurmaya başlamama
Tanı koyabilmek için yukarıda sayılan belirtilerin tümünün çocukta bulunması gerekli değildir. Otizmi olan çocukların hepsi aynı şiddette otizme sahip değildir. Bazı çocuklar şiddetli sosyal ilişki kuramama, konuşmanın hiç olmaması ve tekrarlayıcı hareketlerin yoğun olduğu şiddetli otizm tablosu içerisindeyken, bazı çocuklarda ise belirtiler oldukça hafif olabilir. Otizmin bir spektrum bozukluğu olması demek belirtilerin şiddetinin her çocukta farklı derecelerde olduğu bir yelpaze bozukluk olmasındandır.

DİSLEKSİ – ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ NEDİR?

Disleksi Nedir?
Aynı zamanda öğrenme güçlüğü olarak bilinen disleksi, bir bireyin normal zeka düzeyinde olmasına rağmen dil, okuma, ve yazma becerilerinde sorunlar yaşamasına neden olan bir özel öğrenme bozukluğudur.

Disleksisi olan bir birey, konuşma seslerini tanısa bile, bunların harfler ya da kelimeler ile olan ilişkilerini öğrenmede zorluk çeker. Genellikle okuma bozukluğu şeklinde gözlemlenen disleksi, aynı zamanda dikkat ve hafızayı da etkileyebilir ve beynin dili işleyen bölgelerini etkiler.
Disleksi olan bireyler normal zekaya sahiptir ve genellikle görüşleri ile ilgili bir sorun yaşamazlar. Disleksi olan çocukların çoğu özel ders veya özel bir eğitim programı ile okulda başarılı olabilir. Duygusal destek disleksi ile başa çıkma sürecinde oldukça önemli bir rol oynamaktadır.

Disleksi için belirli bir tedavi olmamasına rağmen, erken teşhis ve müdahale en iyi sonucu verir. Ancak bazı vakalarda disleksi yıllarca teşhis edilmez ve yetişkinliğe kadar tanınmaz, Yine de disleksi için yardım ve destek almak için asla çok geç değildir.
Disleksi Kaça Ayrılır?
Disleksi semptomları yaşa ve kişiye bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. Küçük çocuklarda geç konuşma, yeni kelimeler öğrenmede zorluk çekme ve oyun oynarken sorunlarla karşılaşma gibi durumlar yaşanabilir. Disleksi semptomları, genellikle çocukların okula başlamasıyla birlikte daha da belirgin hale gelir.
Disleksinin 6 farklı tipi bulunmaktadır. Bunlar;

Fonolojik Disleksi: Bu disleksi türünde kişiler bazı kelimeleri seslendirmede zorluk çekebilir. Disleksinin bu türünde işitselden daha çok görsel işleme sorunu ön plana çıkar.
Yüzeysel Disleksi: Sözcüklerin tanınması ve yazılmasında zorluk çekilen türüdür.
Görsel disleksi: Görsel problemlerden (fiziksel nedenlere bağlı) veya görsel işleme bozukluklarından (bilişsel / nörolojik nedenler) kaynaklanan okumada güçlük çekilmesidir.
Birincil Disleksi: Disleksinin en yaygın türüdür. Beynin sol beyin kabuğu (serebral korteks) tarafında gerçekleşen işlevsel bir bozukluktur ve yaşla değişmez.
İkincil (Gelişimsel) Disleksi: İkincil disleksi, fetal gelişimin erken aşamalarında beyin gelişiminde yaşanan problemlerden kaynaklanır. Gelişimsel disleksi, çocuğun büyümesiyle birlikte azalabilir.
Travma Disleksisi: Yetişkin veya çocuklarda, travma veya hastalık nedeniyle beyinde meydana gelen hasara bağlı gelişir.
Disleksi Ne Zaman Ortaya Çıkar?
Disleksinin en erken belirtileri, çocukluk çağında gelişir. Özellikle çocukların ses çıkarmayı öğrendikleri 1-2 yaşlarında ortaya çıkar. Bununla birlikte, konuşma gecikmesi olan her insana disleksik denilemez. Geçmişinde okuma güçlüğü öyküsü veya disleksisi olan ailelerin çocukları da yakından izlenmelidir.

Disleksik Bir Çocuğa Sahip Aileler Neler Yapmalı?
Çocuğunun disleksik olduğunu öğrenen aileler, doğal olarak ona yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapmak ister. Disleksiye sahip olan kişilere yardım etmenin en iyi yollarından biri de öğrenme güçlüğü hakkında olabildiğince çok fazla şey öğrenmektir. Çocuğunuz veya sevdikleriniz için ne kadar çok şey yapabileceğinizi gördüğünüzde, hem onun hem de kendi korkularınızı hafifletebilirsiniz.

Disleksi hakkında öğrendiğiniz her şey daha bilinçli seçimler yapmanız için size rehberlik edebilir. Çocuğunuz için daha iyi bir eğitim planı oluşturabilirsiniz. Planlı bir eğitim öğrenmeyi kolaylaştırırken aynı zamanda sınıfta arkadaşlarıyla iletişimini de kolaylaştıracaktır.

Çocuğunuzun öğrenmesini desteklemek için disleksi öğrencilerine özel tasarlanmış okulları araştırabilirsiniz ve eğitimini bu yönde almasını sağlayabilirsiniz. Çocuğunuzun okulda aldığı eğitimin yanı sıra evde verilen eğitim ve ilgi de hayatının kolaylaşmasına yardımcı olacaktır.

Diğer çocukların kolayca öğrendiği konuları, disleksiye sahip bir çocuğun aynı şekilde öğrenmesi oldukça zordur. Bu zor süreçte hem okulda hem de evde desteğiniz ve sabrınız oldukça önemlidir. Bu zorlu süreçte çocuğunuza sevgi, destek ve sabırla yaklaşmanız gerekecektir.
Disleksi, öğrenme zorluğu dahil olmak üzere çeşitli sorunlara yol açabilir. Okuma, diğer okul derslerinin çoğu için temel bir beceri olduğundan, disleksi olan bir çocuk çoğu derste dezavantajlıdır ve akranlarına ayak uydurmakta zorlanabilir.

Disleksi tedavi edilmediği takdirde, çocuklarda küçük yaştan itibaren özgüven sorunlarına, davranış sorunlarına, kaygıya, saldırganlığa, arkadaşlardan, ebeveynlerden ve öğretmenlerden kaçınmaya yol açabilir.
Okuma ve yetersizlik bir çocuğun büyüdükçe kendi potansiyeline ulaşmasını engelleyebilir. Bu nedenle yetişkinlerde disleksinin uzun vadeli eğitimsel, sosyal ve ekonomik sonuçları olabilir.

Disleksi olan çocuklar aynı zamanda dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu, yani kısaca DEHB riski altındadır. Bunun tersi de geçerlidir. DEHB, hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar nedeniyle disleksiyi tedavi etmeyi zorlaştırabilir.
Belirtiler
Geç konuşma,
Yeni kelimeleri öğrenmede yavaşlık,
Kelimeleri söylerken ses sırasını karıştırma ya da birbirleri ile benzer kelimeler arasında ayırt etmede zorluk çekme,
Harfler, renkler ve sayıların isimlerini hatırlamada zorluk çekme,
Tekerleme söylemede ya da kafiyeleri öğrenmede zorluk çekme bulunur.
Okul çağı gelmiş bir çocukta disleksi belirtileri ve semptomları daha belirgin hale gelebilir. Bunlar arasında:

Yaşına göre beklenen seviyenin altında okuyabilme,
Duyduklarını anlama ve kavramada sorunlar yaşama,
Doğru kelimeyi bulma veya sorulara cevap oluşturmada zorluk çekme,
Çeşitli nesnelerin sıralamasını hatırlamada zorluk çekme,
Harfler veya kelimeler arasındaki benzerliklerle farklılıkları görmede / işitmede zorluk çekme
Yabancı bir kelimeyi telaffuz ederken güçlük yaşama,
Heceleme ve imlada zorluk yaşama,
Okuma ödevlerini normalden uzun sürede tamamlama,
Okuma içeren faaliyetlerden kaçınma bulunur
Okuma ya da yüksek sesle okuma sırasında güçlük çekme,
Yavaş ve zorla okuma/yazma
Hecelemede zorluk,
Okuma içeren faaliyetlerden kaçınma,
İsimleri veya kelimeleri telaffuz edememe veya hatırlama zorlukları,
İçindeki kelimelerden kolaylıkla anlaşılamayacak şaka ya da ifadeleri anlama zorlukları,
Okumayı veya yazmayı içeren faaliyetleriçin beklenmedik sürelere ihtiyaç duyma,
Hikaye özetlemede zorluk,
Yabancı bir dili öğrenmede zorluk,
Ezberlemede zorluk,
Matematik problemlerini çözmede zorluk bulunur.
Disleksi Nasıl Tedavi Edilir?
bireyin kendisine özel ihtiyaçlarını ve uygun tedaviyi belirlemek için yapılacak erken tespit ve değerlendirme başarıyı artırabilir.
Öğretmenler çocuğun okuma becerilerini geliştirmek için işitme, görme ve dokunma tekniklerini kullanabilirler. Bir çocuğa öğrenmek için farklı duyular kullanmalarına yardımcı olmak – örneğin, bir dersi kayıttan dinlemek ve derste kullanılan harflerin şekli ile konuşulan kelimeleri parmakla çizmek – bilgilerin beyine işlenmesine dolaylı olarak yardımcı olabilir.

ZİHİNSEL GELİŞİMDE GERİLİK NEDİR?

Zeka geriliği nedir? Zeka geriliği, çocuğun içinde bulunduğu gelişim düzeyi ile bilişsel fonksiyonların örtüşmemesidir. Mantıklı plân yapma, problem çözme, soyut düşünme, karmaşık düşünceleri anlama, hızlı öğrenme ve deneyimlerden yararlanma yetenekleri çocuğun gelişim düzeyiyle paralellik göstermez. Zekâ; testlerden elde edilen zekâ bölümü (ZB) puanları ile gösterilir, bireyin ZB test puanının yaklaşık 70 ya da altında olması durumunda zekâ geriliğinden söz edilebilmektedir. ZB puanı, bireyin zekâ geriliğini belirlemede önemli bir
ölçüttür. Ancak tek ölçüt değildir. Aynı zamanda bireyin uyumsal davranışlarındaki durumuna da bakmak gerekir.
Zeka geriliği; bir çok farklı nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Doğum öncesinde hamile annenin rubella, frengi gibi ateşli ve bulaşıcı hastalıklar geçirmesi, annenin yeterli ve dengeli beslenememesi gibi nedenlerden kaynaklanabildiği gibi doğum sırasında; bebeğin yeterli oksijen alamaması vb. bir çok nedenden kaynaklanabilir. Zeka geriliğinin tıbbi bir tedavisi yoktur ve yaşam boyu süren bir durumdur.
Zeka için en önemli bulgu dil gelişiminin geri kalmasıdır. Ör: 6-8 ayda tek kelimeler ve heceleri çıkartma. Ya da 18 ay da yaklaşık 50 kelimenin olması gibi gereken gelişimin geride kalması ; önemli bir bulgudur. Ya da yürümenin 15 aydan daha sonraya gecikmesi yine gelişimde sorun olduğunun belirtisi sayılabilir.
Bebeklerde zeka geriliği en erken ne zaman anlaşılır, erken teşhis tedaviyi etkiler mi?
Bir bebeğin gerektiğinde doğumdan itibaren değerlendirilmesi yapılabilir. Ailenin erken bebeklik dönemi gelişim basamaklarını iyi takip etmesi ve kuşkulanınca gecikmeden bir uzmana başvurması önemlidir.
Zeka geriliğinde uygulanan güncel tedaviler nelerdir? Başarı oranları nedir?
Her tıbbi durumda olduğu gibi tespit edildiği en erken müdahale en çok yol aldıran süreci başlatır. Duruma göre değişen bir süreçtir. Bazı durumlarda sorun tamamen giderilebilirken bazı durumlarda kısmi iyileşme söz konusudur.

Zeka geriliği olan çocuklara ebeveynler nasıl yaklaşmalı?
Çocuğun “özel” durumu olduğunu ve buna uygun “özel” yaklaşımların gerekli olduğunu bilmeleri yeterlidir. Bu uzun soluklu bir süreç olacaktır. Zaman zaman “tükenmişlik” yaşanabilir ancak böyle durumda yine profesyonel yardim alınabileceği unutulmamalıdır.
geriliği olan çocukların ailelerine öneriler
Çocuğunuz Zihinsel engelli tanısı aldığında duygu ve düşünceleriniz son derece karmaşık, inişli çıkışlı olabilir, kendinizi hayal kırıldığına uğramış, yalnız, çaresiz, bazen öfkeli hissedebilirsiniz. kabul edilemez bulabileceğiniz, kendinizi suçlamanıza ve ya utanmanıza yol açabilecek bir takım düşünce ve duygular içinizden geçebilir. Bütün bunların bu durumdaki bir çok aile tarafından yaşamış, yaşanabilen inşam durumlar olduğunu unutmayınız. Kendinize ve çocuğunuza zaman tanıyın.

Öncelikle çocuğunuzun engeli, engelinin derecesi ve özellikleri hakkında güvendiğiniz ya da güvenebileceğiniz bir ya da bir kaç uzmandan olabildiğince net bilgi alınız. Bilgi aldığınız kişi ya da diğer kaynaklarla yetkin olması son derece kritiktir. Çünkü, aldığınız bilgi, size, geleceğe sağlıklı bir şekilde hazırlanma konusunda yardımcı olacaktır.

Engelli çocuğunuzun özel durumu gereği bir takım ek ihtiyaçları olabilir. Bu nedenle de ona daha fazla zaman ayırmanız gerekebilir. Ancak, engelli çocuğunuzun hayatınızın tamamı değil bir parçasıdır. Bu bağlamda eşinize, diğer çocuklarınıza ve kendinize zaman ayırmanız aile içi ilişkiler, iletişim ve psikolojik sağlık açısından gereklidir.
Kendinize ayıracağınız vakitle elde edeceğiniz motivasyon öncelikle engelli çocuğunuza ve diğer aile üyelerine de olumlu yansıyacaktır. Bu konuda dikkat etmeniz gereken; kendinize zaman ayırdığınızda, sanki engelli çocuğunuzu ihmal ediyormuş gibi algılayıp kendinizi suçlu hissedebilirsiniz. Buna alışık değilsek başlangıçta böyle hissetmemiz normaldir. Çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendimize zaman ayırmaya da kendimizi alıştırmalıyız. Bu psikolojik bir gerekliliktir. Kendinize vakit ayırmanın diğer bir katkısı da engelli çocuğunuzun diğer insanlarla yaşamayı öğrenmesidir.

Engelli çocuğun diğer insanlarla yaşamayı öğrenmesi çocuğun gelişimi açısından da ailenin psikolojik sağlığı açısından da hem gereklilik hem zorululuktur. Engelli çocuğun diğerleriyle kalması önerildiğinde, özellikle anneler “diğerlerinin bakamayacağı, başaramayacağı, çocuğun durmayacağı, diğerleriyle anlaşamayacağı vb.” kaygılar taşırlar. Bu kaygılar belli ölçüde gerçektir. Ancak, annelerin böyle kaygılarla diğerlerine fırsat vermemesi, engelli çocuğun anneye bağımlı olmasına ve diğerleriyle birlikte yaşayabilme becerisi geliştirmesine engel olmaktadır. Bu durum da zaman içerisinde aile üyeleri hem fiziki açıdan hem de psikolojik açıdan yıpratmaktadır.

Aşın koruyucu kollayıcı olmayın, çocuğun kendi işlerini kendisinin yapması konusunda fırsat verin, fırsat yaratın, öğretici ve teşvik edici olun. Eğer acil bir durum yoksa, çocuğun yavaş yavaş da olsa yarım yamalak da olsa yapmasına izin verin. Bir çok konuda başarısız sonuçlara belli bir süre katlanmak gerekmektedir. Çocuğun becerisi yavaş yavaş gelişecektir. Örneğin çocuk yemeği döke saça yerken yemek yeme becerisini geliştirecektir, gömleğinin düğmesini iliklemek için dakikalarca uğraşa uğraşa gömleğinin düğmesini iliklemeyi öğrenecektir. Sabırsız davranıp çocuğun yerine yapmanız çocuğun becerilerinin kapasitesinin altında kalmasına neden olur.

Engelli çocukların normal gelişim gösteren çocuklara göre bir şeyleri öğrenme konusunda daha fazla fırsata ve teşvik edilmeye ihtiyaçları vardır. Bu her dakika bir şeyler öğretmek için uğraşın anlamına gelmiyor elbette. Acil durumlarda, ihtiyaç halinde işleri hızlandırmak için elbette onun yerine siz yapabilirsiniz, ona hemen yardım edebilirsiniz. Burada anlatılmak istenen genel tutumunuzun ihtiyaç yokken koruyucu kollayıcı olmaması, fırsat verici, öğretici ve teşvik edici olmasıdır.
çocuğunuza özel eğitim aldırın. Mümkünse, iyi bir okul ya da iyi bir eğitimciden eğitim almasını sağlayın. En azından çocuğunuzun durumunu yakından takip edin. Ara sıra sınıfına gidip yapılanları gözleyin. Çalışılan hedeflerin amacım, günlük yaşamda hangi kazançları sağlayacağım eğitimcisine sorun.

DOWN SENDROMU NEDİR?

Down sendromu bebekteki 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması nedeniyle ortaya çıkan bir durumdur.
Down Sendromlu Bireylerin Özellikleri
Down sendromlu bireylerin özellikler aşağıdaki gibidir.

Down Sendromlu bireylerde hafif ve orta derece zekâ geriliği görülebilir.
Yüzleri yuvarlak ve hafif basıktır.
Badem şeklinde göz ve düz burun yapıları vardır.
Kalın enseye sahiptirler.
Boyunları kısa ve basıktır.
Avuç içlerinde tek bir çizgiye sahiptirler.
Elleri küçük parmakları kısadır.
Ayak bir ve ikinci parmağı arasındaki boşluk büyüktür.
Down Sendromlu bireylerde kas gevşekliği görülür.
Diğer bireylere oranla boyları kısadır.
Down sendromlu bireylerin metabolizmaları yavaş çalışır.
Kulakları biraz küçük ve aşağı yerleşimlidir.
Karınları gevşek ve bombeli olabilir.
Down Sendromu Türleri
Down sendromunun 3 farklı çeşidi bulunmaktadır;

Trisomy 21: Down sendromlu bireyler çoğunlukla bu grupta yer almaktadır. Trisomy 21’de 21. kromozom çiftinde ekstra bir kromozom bulunmasından kaynaklanan bir down sendromu çeşididir.

Mozaik: Down sendromunun mozaik çeşidinde, hücrelerin tamamında değil sadece bir kısmında 3 tane kromozom bulunması halidir. Down sendromlu bireylerin %8’i mozaik grubunu oluşturmaktadır. Mozaik grubunda yer alan bireylerin zeka ortalamalarının diğerlerine göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Translokasyon: 21. kromozomdaki fazlalığın başka bir kromozom ile eşleşmesi ve hücre dizilişinde bozukluk meydana gelmesi ile oluşmaktadır. Kalıtımsal yolla oluşabilen tek Down sendromu çeşididir. Genetik bozukluğu olan bireylerin % 2’lik kısmı translokasyon grubunda yer almaktadır ve diğer hamileliklerde tekrarlama olasılığı yüksektir.

Down Sendromu Nedenleri?
Down sendromu neden olur sorusunu kesin olarak cevaplandırmaya yardımcı olan bir araştırma sonucu bulunmamaktadır. Down sendromu sebepleri; uyuşturucu kullanımı, alkol, annenin yaşı, troit antibodies ve radyasyon gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Ancak sunulan bu sebeplerin hiçbiri, bilimsel olarak kesinlik kazanmamıştır.
Down Sendromunun Tedavisi
Down sendromu tedavisi, down sendromu, genetik bir farklılıktır. Down sendromu tedavi edilmesi gerekli olan bir hastalık değildir. Down sendromu bireyin hayatı boyunca devam eden bir genetik bozukluktur ancak hem hastaya hem de ailelere yardımcı olabilecek birçok destek ve eğitim programları vardır. Down sendromlu bireye verilecek iyi bir tıbbi destek ve doğru seviyedeki bir destekle down sendromlu bireyler arkadaş edinebilir, okula gidebilir, iş edinebilir ve hayatları ve gelecekleri için karar verebilirler.

Down sendromu tedavisi için bilimsel çalışmalar sürdürülmektedir. Down sendromu tedavisi özel eğitim ve programlar ile desteklenmelidir.

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU NEDİR?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir?
Hiperaktivite genel olarak alışılmadık veya anormal derecede aktif olma durumudur ve beyin ile davranışları etkiler. DEHB çoğunlukla aileler tarafından erken yaşlarda fark edilebilir. Hatta çocuk okula başladığı zaman oldukça belirgin bir şekilde kendini gösterir. Okula başlama yaşı olan 6 yaş ile bunu takip eden yıllarda DEHB teşhis için önemli bir süreçtir. Bu yaşlardan teşhis edilen bozuklukluğun yetişkinlikle beraber yavaş yavaş ortadan kalkması beklenir. Ancak bu durum her zaman böyle olmayabilir ve DEHB yetişkinlerde de sorun teşkil edebilir. DEHB teşhisi konulan insanlarda uyku ve anksiyete bozukluğu görülme olasılığı da vardır. Ancak bu bütün vakalarda görülmez.
Davranışlarının sonucunun ne olduğunu düşünmeden hareket ederler. Bu durum çocuklarda düşük benlik algısı, sosyal ilişkilerinde sorunlar ve okulda başarısızlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
ikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Belirtileri Nelerdir?
DEHB’nin birden fazla belirtisi olsa da her bireyde aynı belirtileri göstermez. Bireyin yaşına, bulunduğu ortama ve hastanın isteklerine göre belirtiler çeşitlilik gösterebilir. Bazı çocuklarda DEHB yalnızca aşırı hareketlilik olarak kendini gösterirken, bazılarında yalnızca dikkat dağınıklığı olarak kendini gösterebilir. Fazla hareketli olan çocuklar diğerlerine göre oldukça konuşkandırlar. Çok uzun süre sabit durmak istemediklerinden gözlemlenebilecek kadar huzursuz olabilirler. Kendilerine sürekli uğraşacak bir aktivite bulup, sürekli o aktivite ile meşgul olabilirler. Dikkat problemi olan çocuklarda unutkanlık oldukça fazladır. Bir iş üzerindeyken dikkatleri başka bir duruma oldukça kolay kayabilir. Genel olarak karşısındaki insanın konuştuklarını dinlemiyormuş gibi görünürler. Diğer insanlarla işbirliği yapmakta güçlük çekerler ve dağınık olma ihtimalleri yüksektir.

DEHB bozukluğu olan çocuklar bir işi tamamlamakta oldukça fazla güçlük çekerler. Çoğunlukla bu işi tamamlayamadan başka bir işe geçerler. Yeni bir işe başlamaları da çok uzun süreler alabilir. Bu nedenle çevresindeki insanlar tarafından maymun iştahlı olarak tanımlanabilirler. Tüm bunların yanında dürtüsel olarak hareket eden çocuklarda düşünmeden hareket etme davranışı görülür. Bu durumun sonucu olarak kurallara uymama davranışı ortaya çıkabilir. Konuşan bir kişinin sözünü kesme ve oyunlarda sırasını bekleyememe gibi davranışlar görülebilir.

Bütün bu belirtilerin yanı sıra öğrenme güçlüğü de kendini gösterebilir. Çocuğun depresyon belirtileri göstermesi ve kaygılı bir ruh haline bürünmesi de olasıdır.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Çocuğun tedavisi için öncelikli olarak ailenin oldukça özenli ve dikkatli olması gerekir. Bunun yanında okulda öğretmeni de gerekli özeni göstermelidir. Çocuğun durumunun farkında olarak bilinçlenmesi sağlanmalıdır.

Diğer davranışlarda olduğu gibi DEHB tedavisinde de pekiştireç kullanmak önemli rol oynar. Çocuğun, hiperaktivite bozukluğunun düzeltilmesi amacıyla yapacağı bütün olumlu davranışlar ödüllendirilmelidir. Böylece olumsuz davranışların azalması sağlanabilir. Dikkat bozukluğundan dolayı eğitim hayatı etkilenen çocuğun eğitimsel olarak desteklenmesi gerekir. Çocuğun kendisine güveninin artması için başarılı olduğu konular eğitiminde öncelikli olarak seçilebilir. Böylece çocuk güdülenerek eğitimine devam eder ve basitten zora doğru bir yol izlenebilir. Uzman tarafından verilecek olan ilaçlar da tedavi için oldukça önemlidir.

Bu ilaçlar DEHB sorunu olan çocuğun dikkatini toplamasına yardımcı olur ve hareketliliğin azalmasını sağlar. Çocuğun ilaçlar sayesinde konsantrasyonunun artması eğitim hayatının düzelmesine ve çocuğun başarı hazzının artmasına yardımcı olur. Böylece çocuk bu davranışları tekrarlamak için çaba harcar. Aileler, öğretmen ve uzmanların bir arada tedavi sürecini yöneterek çocuğun bu dönemi başarılı bir şekilde atlatmasına yardımcı olmalıdır.

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK

Psikolojik danışma, bireyin kendini anlaması, farkındalık kazanması, problemlerini tanımlaması ve çözüm yolları üretmesi, kararlar alması, çevresiyle uyumlu ve sağlıklı iletişim halinde olması kendini geliştirmesi için uzman kişiler tarafından profesyonel bir yardım sürecidir.
Psikolojik danışma bireylerin günlük yaşamda karşılaştıkları durumlarla ilgili uyum sorunlarıyla baş etmelerine yardım eden bir süreçtir. Bu açıdan bakıldığında da psikolojik danışma almak isteyen bireyler “hasta” değildir. Toplumumuzun bu yardım sürecine olumsuz bakış açısının aksine danışma süreci “normal” bireylerin günlük yaşamdaki sorunlarıyla ilgilenir. Yaşamlarında meydana gelen değişimlerle baş edemeyen uyum sağlayamayan bireylerin yardım alması doğal bir durumdur.

Psikolojik danışma süreci koşulsuz kabul ve saygıyla birlikte empatiye dayalı bir süreçtir. Danışanın genel görünüşü, öğrenim düzeyin, yaşı, cinsiyeti , ırkı, ekonomik durumu gibi özelliklerine bakılmadan önyargısız , danışanın olduğu gibi kabul edilen bir süreçtir. Yani danışma sürecinde danışan olduğu gibi kabul edilerek empatiyle yaklaşılmaktadır. Diğer bir önemli durum ise danışma sürecinde gizlilik esastır. Danışanın anlattığı konular süreç içerisinde danışman ve danışan arasında bazı haller dışında üçüncü şahısların bilgi alamadığı bir süreçtir.

ERGOTERAPİ NEDİR?

Ergoterapi nedir?
Otizm, epilepsi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi psikiyatrik hastalıklar başta olmak üzere geriatrik, nörolojik ve pediatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan ergoterapi, bireylerin yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflerken; toplumsal hayata katılımlarını sağlamayı amaçlıyor.
Dünyayı nasıl algıladığımıza ve nasıl davranacağımıza duyu bütünleme sürecimizin ardından karar veririz.
Duyu bütünleme terapisinde, çocukların yaşadıkları duyusal tecrübelerin nörofizyolojik adaptasyonu ve çocuğun duruma uygun adaptif cevap açığa çıkarması sağlanır. Bu sayede terapinin etkisi, çocuğun çevresiyle olan sosyal, duygusal ve fiziksel etkileşimine pozitif yansır. Terapide kişinin vücudu ve çevresinden aldığı duyu bilgileri beyinde bilginin kavranması, yorumlanması ve bütünleştirilmesi işlemlerinden geçerek, ortaya çıkan duysal bilginin kullanılarak organize bir cevap açığa çıkarılması sağlanır. Böylece çocuk dış dünyadan gelen duyu bilgilerine adapte olur.
Duyu bütünleme süreci 5 basamaktan oluşmaktadır;

Örneğin fiziksel-motor gelişimin duyusal bütünleme sürecinde;

Duyusal Kayıt: ‘Kolum bir yere dokunuyor’
Konumlama ve dikkat: ‘Dokunduğum yer çok sıcak’
Yorum: ‘ Kolum yanabilir’
Cevabın organizasyonu: ‘ Kolumu çekmem gerekir’
Cevabın uygulanması: Kolunu çeker şeklinde sıralanır.

Herhangi bir aktiviteyi gerçekleştirecek çocuk; ne, nerede, ne kadar uzakta, ne hızda, ne yönde, sabit mi, hareketli mi gibi soruların cevabını bilmek zorundadır. Bu sorunların herhangi birini cevaplamasına engel olacak duyu bütünleme bozukluğu çocuğun aktiviteyi gerçekleştirmesini engeller ya da zorlaştırır.

Örneğin; çocuğunuza ‘’Çoraplarını giy ‘’ dediğinizde onun bunu yapmakta zorlanması size anlaşılmaz geliyor olabilir. Aslında sizin için yapması çok kolay olan bir eylem onun için ne kadar karmaşık bir bakalım; Çocuğunuzun bu isteğinizi yerine getirmek için;

Dikkatini size vermesi ve söylediğiniz şeyi duyması,
Etrafta olan biten şeylerden dikkatini ayırması,
Ondan ne istediğinizi doğru anlaması,
Odada, çok sayıdaki obje veya eşya içinden çorapları ayırt ederek görmesi,
Onları giymeye nasıl başlayacağıyla ilgini plan yapması,
Vücudunun pozisyonunu ayarlaması,
Doğru zamanda kasılıp gevşemeler yaparak çoraba uzanması,
Çorabı tutabilmek için parmaklarını iyi kullanması
Gücünü iyi ayarlayıp çok sıkı ya da çok gevşek tutmaması,
Ellerinin içindeki çorabı ve çorap giydirilen ayağını iyi hissetmesi,
Motor planlama yaparak doğru bir şekilde çorabını giymesi gerekiyor.
Bunlar ona ne yapması gerektiğini sizin söylediğiniz durumlarda beyninde gerçekleşmesi gereken işlemlerden sadece bir kısmı. Peki ya siz ona sadece birazdan birlikte dışarı çıkacağınızı söyleseydiniz ve ne yapması gerektiğini onun bulmasını bekleseydiniz? İşte bu onun için çok daha karmaşık bir hal alabilirdi.

Duyu bütünleme süreci bazen çevresel koşullar ya da genetik faktörlerden dolayı doğru ve olması gerektiği düzende işlemediğinde ‘duyu bütünleme bozukluğu’ olarak adlandırılan durum ortaya çıkmaktadır.
Duyu Bütünleme Bozukluğu; Normal olarak algılanması gereken duyusal uyaranlara normalin üzerinde ya da normalin altında cevap vermek veya duyusal uyaran arayışı içinde olmakla gözlemlenen duyusal modülasyon problemi, Duyusal uyaranları ayırt etme sorunu olarak gözlemlenen duyusal diskriminasyon problemi, ve duyusal sorunlardan kaynaklanan fiziksel-motor planlama ve koordinasyon problemleri olarak gözlemlenebilirler.
Normal duyusal süreçte; kişi kendi vücudundan ve çevreden gelen uyarıları doğru bir şekilde algılar ve uygun bir davranış ya da motor hareket açığa çıkarır.
Fakat, duyusal bütünleme sürecinde sorun olan çocuklar, gelişim basamaklarında sorun yaşayabiliyorlar. Bu aşamada duyu bütünleme terapisi, hayatlarına tamamen oyunlarla süslenmiş ve eğlenceli hale getirilmiş özel yöntemlerle girerek sorunlarına çözüm oluyor.

PSİKOTERAPİ NEDİR?

Bireysel psikoterapi nedir?
Psikoterapi, gerekli eğitimleri almış bir uzman eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme sürecidir. Bir profesyonel ile yapılan konuşma tedavisidir.

Psikoterapi size, yaşadığınız zorluklar ya da sıkıntılarla ilgili içgörü kazandırmayı, düşünce ve davranışlarınızda değişiklikler meydana getirmek için motivazsyonunuzu arttırmayı ve bu değişiklikler için uygun yollar bulmanıza yardımcı olmayı amaçlar.
Psikoterapiyi arkadaş ile dertleşmekten ayıran özellikler nelerdir?
Terapist ile danışan arasındaki ilişki, profesyonel, danışan odaklı, etik kurallara bağılı ve tedavi edici bir ilişkidir. Terapist, sizi eleştirmez, yorum yapmaz, öğüt vermez. Sizin kendi özelliklerinizin farkına varmanıza yardımcı olur; hedeflenen değişimi gerçekleştirebilmeniz için işbirliği içinde çalışır, bilgi ve deneyimini kullanarak değişimi mümkün kılar. Yani sizi gideceğiniz yere doğrudan bırakmaz, bu yolculukta size eşlik eder.

Psikoterapi ne zaman gereklidir?
Depresyon, kaygı bozuklukları (obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluk, fobiler…) gibi psikiyatrik sorunlarda, tüm dünya çeşitli psikoterapi yöntemlerini kullanmaktadır.

Ayrıca;

Devam eden, yoğun mutsuzluk, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları yaşıyorsanız
Yaşadığınız duygusal zorluklar, kaygı ve korkularınız yaşamınızı olumsuz etkiliyorsa
Davranışlarınız kendinize ya da diğerlerine zarar vermeye başladıysa (madde ya da aşırı alkol kullanımı varsa, agresif hale geldiyseniz…)
Yaşadığınız duygusal zorluklar nedeniyle aileniz ya da yakınlarınızla karşı karşıya kalıyorsanız
İş performansınızla ilgili kaygınız varsa
psikoterapi için başvurmanız önerilir.

Psikoterapi Kimler Tarafından Uygulanır?
Psikoterapi eğitimi almış psikiyatrist ya da bu alanda çalışan psikologlar tarafından uygulanabilir.

AİLE DANIŞMANLIĞI NEDİR?

Aile danışmanı, aile üyelerinin aralarında bulunan ilişkilerdeki sorunları açığa çıkaran ve bireylerin bu sorunlar hakkında farkındalık kazanmalarına neden olan kişilerdir. Danışman bu süreçte;

Aile bireylerinden herkesin diğer kişileri saygı ile dinleyip anlamasına
Bireyler arasında oluşan görüş ayrılıkların farkında olunmasına
Bireylerin ortada yer alan soruna yönelik konuşmalarına
Duygu ve düşüncelerin net bir şekilde açığa çıkarılmasına
Kırıcı ya da incitici tavırlarda bulunulmamasına
Değerleri olduğu gibi kabul etmeye
Beklentilerin açık bir dille ifade edilmesine yardımcı olur.
Aile terapisi seansları, bireysel olarak değil tüm aile bireyleri ele alınarak yapılır. Hatta olası durumlarda aileyi dışardan etkileyen büyükanne ya da büyük baba gibi akrabaların da görüşleri dinlenir. Böylece sorunlu birey değil de bütünsel bir yaklaşım ele alınır.

Aile danışmanlığındaki amaç; aile içinde yaşanan sorunlar, ölüm, kronik hastalıklar, ayrılık, boşanma gibi durumlarda bireylere psikolojik açıdan destek olmaktır. Bu anlamda işlenen konu açık ve nettir. Aile bireylerinin yaşadıkları sorunların çözümü ve kişilerin birbirlerine olan davranışlarında iyilik hali sağlanır. Belirgin ve esnek olarak çizilen sınırlar sayesinde daha sağlıklı bir çatı altında yaşamaları konusunda destek verilir.

WISC-R ZEKA TESTİ NEDİR?

Wisc-R Zeka Testi
WISC – R zeka testi 6-16 yaş grubuna yönelik uygulanan bir zeka testidir. Bu test bireysel olarak uygulanan bir testtir. Uygulaması 1 – 1,5 saat sürmektedir. Her alt testin soruları test yönergesine uygun bir şekilde çocuğa yöneltilir ve çocuktan sorulan soruları yanıtlaması istenir.
Wisc-r zeka testi ülkemizde kullanılan yetenek ve zeka testleri arasında geçerlik ve güvenirliği en yüksek olanıdır. Alt testlerinde değişik yetenek alanlarından örnekler bulunması, yorum ve puanlama kriterlerinin netliği, sonuçlarının açık, anlaşılır ve tatmin edici olması bu zeka testinin daha fazla tercih edilmesine neden olmaktadır.
Wisc-r zekayı çeşitli boyutlardan oluşan bir genel yetenek olarak kabul etmektedir. Wisc-r zeka testinde her alt test farklı bir yeteneği ölçebilmek amacıyla geliştirilmiştir. Bütün alt testlerde kendini gösteren bir genel zekanın varlığı kabul edildiği için alt testler arasında anlamlı ilişkiler bulunması beklenmektedir. Alt testlerden alınan standart puanlar arasındaki belirgin sapmalar klinik veri niteliği taşır ve deneyimli bir wisc-r uygulayıcısı öğrenme güçlüğü, disleksi gibi olası problem alanlarını bu testin yorumlanması esnasında tespit edebilir.
Üstün yetenekli çocuklara yönelik akademik çalışmalar yürüten tüm kurumlar ve okullar Wisc-r zeka testi sonuçlarına göre değerlendirme yapmaktadırlar.
Wisc-r zeka testi ile çocuğunuzun zihinsel gelişimini bilimsel sonuçlarla takip edebilme imkanına sahip olarak gerekli eğitim desteğini erken yaşlarda verme fırsatı yakalayabilirsiniz.

DENVER II GELİŞİM TESTİ NEDİR?

Denver II Gelişim Testi
Denver II, 0-6 yaş çocuklarının gelişimsel değerlendirilmesinde kullanılan bir tarama testidir.
Küçük çocuklarda yaşamış oldukları gelişimsel sorunları tespit etmek amacıyla geliştirilmiş değerlendirme çalışmasıdır. Bu testte amacımız çocuğun yaşına uygun becerilerini değerlendirmektir. Gelişimsel olarak şüpheli durumları saptamak ve gelişiminin altındaki çocukları izleyebilmek için uygulanan Denver testi 116 madde ve 4 alt bölümden 0-6 yaş arasındaki çocuklara uygulanan gelişim testidir.
Denver Testi Nasıl Uygulanır?
Anne ve babadan çocukla ilgili anamnez alınır ve uygulamaya geçilir. Test formunda anneye sorulması gereken maddeler ve çocuğun yapması beklenen maddeler çocuğa yöneltilir. Denver II testi uygulaması, bu testin uygulama eğitimini almış ve uygulama sertifikası olan kişiler tarafından uygulanmaktadır. Test gelişimsel basamakları ölçülmesi hedeflenmiş, 10 ile 15 dakika kadar sürmektedir.

AGTE NEDİR?

AGTE( Ankara Gelişim Envanteri) nedir
0-6 yaş arasındaki bebek ve çocukların gelişimsel açıdan değerlendirilebilmesi amacıyla psikologlar tarafından uygulanan bir testtir.

Çocukların, 0-3 aydan başlayarak, 48-72 aya kadar aylık dönemlerle; gelişim düzeyi hakkında objektif bilgilere ulaşılmasını sağlayan kapsamlı bir ölçme aracıdır.

Bu değerlendirme anne-baba ve çocuğun bir arada olduğu bir ortamda yapılır. Psikolog tarafından hem anne-babaya yöneltilen sorular hem de çocuğun gözlemlenmesini içerir. Gelişimi 4 alt alanda incelemektedir:

Dil bilişsel gelişimi,

İnce motor gelişimi,

Kaba motor gelişimi,

Sosyal gelişimi ve öz bakım becerileri.

Her çocuğun, yukarıda belirtilen 4 alt alana ek olarak, bu alt alanların toplamı ile genel gelişim düzeylerinin belirlenmesini sağlar. AGTE böylece bir çocuğun genel gelişimi ile normal mi yoksa geri mi olduğu sorularına cevap verebilmesi açısından çok önemlidir. Çocuğun hangi gelişim alanında nerede olduğu ve ne tip becerilerinin geliştiği, hangi becerilerinin geliştirilmesi için desteklenmesi gerektiği, nasıl bir gelişim çizelgesi hazırlanması gerektiği konularında yol göstericidir.

OYUN TERAPİSİ NEDİR?

Oyun Terapisi Nedir?

Çocuklar duygu ve düşüncelerini ifade etmekte yetişkinler kadar iyi değildir. Çoğu zaman duygu ve düşüncelerinin farkında olmayabilirler, anlamlandıramayabilirler, bu nedenle ifade etmeleri de güçtür. Yetişkinler için konuşma ne ise, çocuklar için de oyun aynı şeydir. Oyun çocuk için, duyguları ifade etme ve keşfetme, ilişkileri keşfetme, yaşantılarını aktarma, isteklerini ifade etme ve kendilerini tatmin (doyum) etme yeridir. Oyuncaklar çocukların kelimeleri, oyunu ise ne anlatmak istediğidir. Aynı zamanda çocuklar, oyun sayesinde kendileri için daha az riskli ortamlarda öğrenme olanağı bulurlar.

Oyun terapisi; çocuklarda görülen ruhsal problemlerin, davranış sorunlarının bu alanda eğitim alan uzman kişi tarafından oyun ve oyuncaklar aracılığıyla tedavi edilmesi, iyileştirilmesidir.

Oyun terapisi çocukların duygularını ve yaşadıkları sorunları dışavurmalarına, çocuğun kendisini etkileyen durumlarla ilgili farkındalığının artmasına yardımcı olur.

Oyun terapisinde çocuğun içsel dünyasında yaşadığı (korku, öfke, kıskançlık, hayal kırıklığı vs.) yoğun duyguların, çatışmaların oyuncaklara ve oyuna aktarımı gerçekleşir. Çocuğun iç dünyasını rahatlıkla açabilmesi için kendisi için güvenli bir yerde olduğuna inanması gerekir.

Burada oyun terapistinin en önemli işlevi; çocuğun koşulsuz, olduğu gibi kabul edilerek, büyümesi ve gelişmesi için gerekli ortamı sağlamaktır. Oyun terapisinde çocukla kurulan terapötik ilişkinin niteliği, iyileşmeyi sağlamada önemli bir etkendir.

Oyun terapisi çocukla terapist arasında kurulan aynı zamanda çocuğun oynayarak kendi iç dünyasını keşfettiği, bir ilişki süreci olarak yorumlanabilir. Bu süreç aynı zamanda terapiste çocuğun iç dünyasını, yaşantılarını ve duygularını anlama fırsatı vermektedir.

BENDER – GESTALT TESTİ NEDİR?

Test, çocuklarda görsel motor işlevini görmek için gelişimsel bir test olarak kullanılarak hem yetişkin, hem de çocuklarda geriliği, regresyonu, fonksiyon kaybını ve organik beyin hasarlarını saptamaya ve özellikle regresyon vak’alarında da kişilik sapmalarını bulmaya ışık tutmaktadır (zekâ geriliği, afazi, çeşitli organik beyin hasarları, psikozlar, gerçek olmayan hastalanmalar gibi).

Bender Gestalt Testi, 5 yaş 6 ay ile 10 ay 11 ay arasındaki çocuklara görsel motor becerilerinin değerlendirilmesi için uygulanır. Aynı zamanda bir gelişim testi olarak da kullanılan bu uygulama kimi zamanlarda zeka geriliği, çeşitli beyin hasarları ve fizyolojik sorunları tespit etmekte de kullanılabilir.

ABA TERAPİ NEDİR?

ABA ( Applied Behavior Analysis) terapisi, otizmli çocukların yetersiz olduğu becerileri kazanmasını ve ortaya çıkan davranış sorunları ile başa çıkmayı amaçlar.
ABA terapisinde, her bir davranış ayrı ayrı öğretilir ve davranışları alt davranışlara bölüp basitleştirilir. Her bir davranış otizmi olan çocuğun anlayacağı seviyeye indirgenmektedir.

   ABA Eğitimi, otizmi olan çocukların yaşıtlarıyla birlikte eğitimlerine devam etmesini amaçlar. İstenmeyen davranışların azaltılıp, alternatif davranışları ise artırmaya yönelik bir yöntemdir.